HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Akciğer kanseri: Nedenleri, belirtileri, tedavisi

Vücudun en önemli organlarından olan akciğer, oksijen gereksinimlerinin karşılanması hususunda önem taşır.

Akciğer kanseri: Nedenleri, belirtileri, tedavisi

Akciğer, pek çok hücre yapısından oluşur. Havada bulunan oksijeni alarak vücut içerisindeki karbondioksiti dışarıya çıkartır. İnsanların sağ ve sol olmak üzere her iki tarafında da akciğer vardır. İki taraflı bu önemli organın üst kısmını ise ince bir zar çevreler. Plevra isimli zar akciğerin yanı sıra göğüs boşluğunda bulunan tüm organların daha rahat ve sağlıklı işleyişini sağlar.

Akciğer organının vücut için bu denli önemi bulunduğundan çeşitli hastalıklara karşı da korunması gerekir. Çünkü akciğer kanseri türündeki rahatsızlıklar kişinin hayatını etkileyecek düzeyde riskler taşıyabilir.

AKCİĞER KANSERİ NEDİR?

Akciğer üzerinde gözlenen hücreler, akciğerin normal işlevini yerine getirebilmek için her zaman bölünerek çoğalmaya devam ederler. Bu hücrelerin olağan dışı çoğalmaya başlaması ve görevini normal düzeyde yapmaması durumunda birtakım tümörler meydana gelir. Oluşan tümör, akciğer kanseri habercisi olabilir. Tümör, öncelikle bulunduğu ortamda büyüyerek yayılmaya başlar.

Erken tanısı yapılamadığında kanser hücresi vücudun kemik, kas ve damar gibi diğer doku ve hücrelerine yayılır. Akciğer kanserinin bu ilerleme durumuna metastaz ismi verilir. Hastaya hekim kontrolü yapıldığında vücudunda iki tür kanser hücresi tespit edilebilir. Mikroskopik incelemelere bağlı olarak hastadaki hücre yapılarının türü saptanır.

AKCİĞER KANSERİ NEDENLERİ NELERDİR?

Hastalar genellikle tek bir nedene bağlı olarak kansere yakalanmazlar. Altında pek çok neden ve risk faktörü gizlidir. Kişinin geçmişteki sağlıklı yaşam öyküsü, geçirdiği farklı hastalıklar, bulunduğu ortam ve travmatik pek çok olgu hastalığı tetikler. Yapılan birtakım derin araştırmalar, akciğerdeki kanser üzerinde "karsinojen" isimli maddelerin doğrudan etkili olduğunu ifade eder.

Vücuda belirli etkenlere bağlı olarak giren karsinojenler, kanser oluşumuna ve DNA'nın bozulup hasar görmesine yol açarlar. Örnek vermek gerekirse; tütün, karbondioksit gazları, röntgen ışınları, egzoz gazları ve güneş ışınları karsinojeni tetikleyen etmenlerdendir. Karsinojenler hücre yapılarına ilk girdiklerinde öncelikle diğer moleküllerle etkileşime girerler. Diğer moleküllerden elektron çalarak radikal maddeler meydana getirerek hücrelere zarar vermeye başlarlar.

1. SİGARA KULLANIMI

cigarettes-83571_1920

Akciğer kanserinin en belirgin nedenlerinden birisi sigara kullanımıdır. Tütün içerisinde serbest dolaşan zararlı maddeler, bir süre sonra akciğer hücreleri ile etkileşime geçerek kanser oluşumunu tetikleyebilirler. Hastalar genellikle akciğer rahatsızlığından ve kanser tanısından dolayı hekime başvurduklarında ne zaman sigaraya başladın, ne kadar sigara içtin, günde ne kadar sigara içiyorsun ve sigarayı derin nefesle içine çekiyor musun? gibi birtakım sorularla karşılaşırlar. Sigara ile alakalı olan bu tür sorular akciğerde kanserin tanısı açısından çok önemlidir. Yani sigara ile akciğerde kanser arasında sıkı bir bağlantı vardır. Bu nedenle sigarayı bırakmak kanser olma riskini en az düzeye indirger.

2. GENETİK GEÇMİŞ

dna-5297378_1920

Kanser hastalığına yakalanmış olan kişilerin ailesindeki kanser geçmişine bakılmalıdır. Zaman zaman kanserin genetik yapılara bağlı olarak oluştuğu durumlar da mevcuttur. Çünkü ailelerinde kanser hastalığı yaşanmış kişilerin ileri yaşantılarında gen kusuruna ve genetik mutasyona bağlı kansere yakalanma riskleri oldukça yüksektir. Genetik yatkınlığı olan bireylerin ayrıca çevresel faktörlere maruz kalması da kanseri tetikleyebilir.

3. HAVADA OLUŞAN KİRLİLİKLER VE PARTİKÜLLER

Yapılan pek çok tıbbi araştırma akciğerde kanser ile hava kirliliği arasında önemli bir etkileşimin olduğunu ortaya koyar. Özellikle hava kirliğinin ve partiküllerinin yoğun olduğu İstanbul, New York, Paris, Londra gibi gelişmiş şehirlerde yaşayan kişilerin akciğer kanserine yakalanma riskleri daha yüksek düzeydedir. Özellikle astım, kalp ve damar pıhtılaşması gibi bir dizi rahatsızlıkları olan yaşlı kişilerin yoğun kirli havaya maruz kalmaması gerekir. Çünkü bu hastalıklarla boğuşan kişiler her zaman kanser riski altındadır.

4. KANSERE ZEMİN HAZIRLAYAN RİSKLİ İŞ KOLLARI

Sanayi sektöründe beden gücü ile çalışan kişiler birtakım zararlı maddelerle iç içedir. Dolayısıyla bu tür kişilerde kanser riski her zaman vardır. Baca temizleyicileri, tekstilciler, tersane işçileri, plastik-sanayi çalışanları, maden-kaynak elamanları, çamaşır suyu üreten kişiler, batarya, boya, muşamba, cam ve seramik işiyle uğraşan kişiler devamlı zararlı hava sirkülasyonu içindedirler. Dolayısıyla kanser riski söz konusu olabilir.

5. RODAN GAZINA MARUZ KALMA

Renksiz, kokusuz ve görünmez yapıda olan rodan gazı daha çok toprak, kaya ve maden gibi alanlarda yer alır. Radyoaktif türde olan gaz genellikle maden işçilerine zarar verir. Çünkü maden işçileri devamlı kaya ve toprak altında çalışan kişilerdir. Bu nedenle rodan gazına maruz kalmak akciğer kanseri olma riskini artırır.

6. ASBEST MADDESİ

Fiber alanında ve endüstri sektöründe sıklıkla kullanılan asbest maddesi, kanser oluşumuna neden olabilir. Asbest maddeleri genellikle havada partiküller halinde gezinir. Zaman zaman kıyafetlere yapışarak kalırlar. Yapışan partiküllerin solunması ise akciğere yerleşmesine zemin hazırlar. Farklı dallarda yapılmış olan araştırmalar, asbest maddesine maruz kalan kişilerin kalmayanlara göre 3-4 kat fazla kanser riski taşıdığını ifade eder.

7. GEÇİRİLEN AKCİĞER HASTALIKLARI

diagnosis-1476620_1920

Verem, astım ve KOAH gibi üst solunum hastalıkları ileri düzeyde ise zamanla akciğer kanserine dönüşerek daha riskli hale gelebilir. Özellikle kanserin veremli bölgede daha fazla etkileşim kurma eğilimi vardır. Önceden geçirilmiş ve erken tanı ile tespit edilmiş olan kanser durumunda ikinci kez kanser olma riski hiçbir zaman unutulmamalıdır.

8. BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE ALKOL KULLANIMI

hamburger-1238246_1920

Yaşamının büyük bölümünde beslenmeye dair rahatsızlık geçirmiş olan kişilerde kanser ihtimali doğabilir. Ancak sadece beslenme bozukluklarından kansere sebep olabileceği düşünülmemelidir. Beraberinde alkol alımı, uyuşturucu kullanımı veya yoğun stres söz konusuysa kanser hücreleri oluşarak hastalığın ortaya çıkışını hızlandırabilir. Örneğin; yoğun diyet programları, anormal beslenme alışkanlıkları, zararlı abur cuburlar tüketmek kansere zemin hazırlayabilecek sağlıksız davranışlardır.

Bu nedenle her zaman beslenme konusunda titiz davranılmalı ve daha doğal ve organik gıdalarla beslenmeye özen gösterilmelidir. Kanser konusunda sağlıklı yaşam her zaman önemlidir. Sık sık egzersiz programları benimsenmeli ve kısa yürüyüşler yapılmalıdır. Ancak yürüyüş saatleri konusunda da titiz davranılması gerekir. Sabah 7-8 gibi erken saatler veya gecenin ilerleyen saatleri temiz havanın alınması açısından ideal zaman dilimleridir.

Akciğer Kanseri Evreleri Nelerdir?

Kanserin yayılım durumuna göre toplamda dört evresi vardır. Akciğer kanseri evreleri, hekimin hastalığın düzeyi konusunda çıkarımda bulunmasına yardım eder.

Evre 1: Kanser hücreleri genellikle 5 cm'den küçüktür ve lenf düğümlerinde gözlenmez.

Evre 2: Kanser lenf bezlerine yayılma yapmamış düzeydedir. Ancak 5 cm'den büyüktür ve diyaframa doğru yayılmaya başlar.

Evre 3A: Zararlı hücreler ve tümör lenf bezlerine yayılmış ve soluk borusuna yakın kesimdedir. Ayrıca nefes borusu ve bronşlara da zarar verir.

Evre 3B: Kanser hücreleri lenf düğümlerinin ve köprücük kemiğinin üzerine kadar ulaşır.

Evre 4: Kanser, sağ ve sol akciğerde, akciğeri çevreleyen zarda, beyinde ve kemiklerde görülebilir. Akciğer kanseri son evresi, kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavi teknikleri ile yürütülür. Hastaya verilen ilaçlar ve tedavi teknikleri, akciğer kanseri yaşam süresi ile doğrudan bağlantılıdır. Kemoterapi, yaşam sürenizi 3-6 ay daha uzatarak hastalığa bağlı olan şikayetlerinizi daha az düzeye indirgeyecektir.

AKCİĞER KANSERİ BELİRTİLERİİ NELERDİR?

Hastaların her biri farklı semptomlardan ve şikayetlerden rahatsızlık duyarak hekime başvurabilir. Kısacası yaşanan kanser belirtileri, tümörün ve zararlı maddelerin yerleştiği yere bağlı olarak farklılık gösterir. Belirtilerin hissedilmesi zaman zaman ayları veya yılları dahi bulabilir. Ancak birtakım erken belirtiler yardımı ile tanı konulma imkanı da mevcuttur. Kanserin etkileri daha çok kolları ve göğüs bölgesini etkiler. Zaman zaman hiçbir belirti dahi hissedilmeyebilir. Başka hastalıklara bağlı çekilen akciğer röntgenlerinde tespit edilir.

1. OMUZ, KOL, SIRT VE GÖĞÜS AĞRISI

Kanserli hastaların akciğerinde gözlenen tümörler ilerledikleri zaman, vücudun pek çok bölgesine baskı yaparlar. Omuz, kol, sırt ve göğüs bölgesi en sık baskı yaptıkları bölgeler arasındadır. Öksürürken nefes almakta zorlanma, öksürüğün sıklığında ve şeklinde değişikliklerin gözlenmesi akciğer kanserine yakalanmış hastalarda gözlenen başlıca belirtilerdir.

2. HAREKET HALİNDEYKEN NEFES DARLIĞI ÇEKME

Hastaların pek çoğu zaman zaman hareket halindeyken nefes daralması yaşayabilirler. Yaşlı ve kilolu olan hastalar genellikle bu belirtiden dolayı hekime başvurmazlar veya ilerleyen dönemlerde başvururlar. Yaşadıkları sıkıntının yoğun kilodan ve yaşlılık dönemlerinden dolayı kaynaklandığı düşünürler. Ancak bu düşünce yanlıştır. Hiçbir hastalığın tespitini kişinin kendi başına koyması doğru değildir. En doğru ve net cevabı test ve röntgen sonuçlarınıza göre doktorunuz verecektir.

3. İLTİHAPLI HASTALIKLARIN BAŞ GÖSTERMESİ

Akciğer kanseri öncesinde hastalar, iltihaplanma ve bronşit türü hastalıklar sebebiyle hekime başvurabilirler. Genellikle bu şikayetlere bağlı yapılan tetkiklerin ardından akciğerde kanser teşhisi konulur. Kanser tümörü, hava kanallarına yakın bir konuma ulaşmışsa bronşit türü hastalıkların görülmesi son derece doğaldır.

4. SES KISIKLIĞI VE YUTKUNMADA GÜÇLÜK ÇEKME

Pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkan ses kısıklığı, akciğer kanserinin belirgin belirtilerinden birisidir. Hastalığın ilk evrelerinde yaşanması durumunda hasta tarafından soğuk algınlığı veya farklı basit kış hastalıklarına bağlanarak dikkate alınmayabilir. Ancak her ne olursa olsun mutlaka hekim kontrolünden geçmekte fayda var. Teşhisin konulması için kişinin mutlaka muayene bulguları ve ailesindeki kanser öyküleri dinlenmelidir.

5. KİLO KAYBI VE İŞTAHSIZLIK

Hasta aktif sigara içen grupta yer alıyorsa kilo kaybı şikayeti ile hekime başvurabilir. Ayrıca nedensiz yere kilo kaybı ve terleme gibi problemler de baş gösterebilir. Hatta hasta kalori alımını artırmasına rağmen aşırı derecede zayıfladığından yakınabilir. Kanser tanısının konulmasından ilerleyen evrelerine kadar tüm aşamalarında iştahsızlık ve kilo kaybı yaşanabilir. Ayrıca tedavi aşamasında kullanılan ilaçlar ve kullanılan tetkikler de hastanın zayıflamasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle böyle durumlar ihmal edilmeden mutlaka hekime danışmakta fayda vardır.

AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Tümörlere bağlı oluşan diğer kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde de tedaviye başlanılmadan önce hastanın genel sağlık durumu, kanserin türü ve seviyesi tespit edilmelidir. Hastalığın evrelerine göre farklı tedavi şekilleri uygulanabilir.

1. CERRAHİ OPERASYON

Kanserin tedavisinde sıklıkla başvurulan yöntemlerinden birisi cerrahi operasyondur. Yapılacak olan ameliyatın başarılı geçmesi için kanserin akciğer içerisinde veya yakınındaki yerleşimi önem taşır. Yapılacak operasyon erken tanı dönemlerinde başarı verir. Hastalığın 4. evresinde cerrahi müdahale yapılmasının hastaya hiçbir yararı yoktur. Çünkü artık kanser tümörleri vücudun pek çok bölgesine yayılım göstermiş durumdadır.

Yapılacak cerrahi müdahaleden sonra adjuvan tedavi yöntemi uygulanır. Adjuvan, ameliyat sonrası hastada kalabilecek kanser hücrelerini yok etmeyi amaçlar. Ancak adjuvan yöntemi uygulanmadan önce hastaya sorulması gerekir. Ayrıca hastanın yaş ve sağlık durumu da göz önünde bulundurulmalıdır. Çok erken dönemde tanısı koyulan kanserin tedavisinde adjuvana ihtiyaç yoktur. Çünkü hastalık daha küçük çapta olduğu için diğer organlarda ve dokularda etkisini göstermez.

2. KEMOTERAPİ

Akciğer kanseri hücrelerinin ilaçla yok edilmeye çalışılması kemoterapi olarak adlandırılır. Hastaya tedavi süresince iki ilaç verilir. 21 veya 28 günde tekrarlanan ilaçlar genellikle kür olarak tanımlanır. Ağızdan hap olarak veya damardan sıvı olarak verilmesi doktorun kararına bağlıdır. Ayakta gerçekleştirilen kemoterapi bazen hastanın ruhsal veya bedensel sağlık durumuna bağlı olarak yatarak da gerçekleştirilebilir. Hastanın ameliyatın ardından kaç kür kemoterapi göreceğini, raporunda yazan tümör sayısı ve hastalığın evresi ortaya koyar. Kemoterapinin ameliyattan sonraki üç hafta içinde uygulanması tercih edilir. İlk kürden bir hafta sonra onkoloji uzmanı tarafından kan kontrolleri ve genel durumu mutlaka izlenmelidir. Çünkü kemoterapi yan etkileri olan bir tedavi şeklidir. Dolayısıyla her kürden sonra hasta kontrol altına alınmalı ve gerekirse doz ayarlaması yapılmalıdır.

3. RADYOTERAPİ

Işın tedavisi olarak da bilinen radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek ve yok etmek amacıyla yapılır. Belirli bir alana uygulanarak işleme başlanır. Hekimler radyoterapiyi çoğunlukla ameliyat olmamış, kanseri ilerlemiş ancak vücudun uzak bölgelerine yayılmış olan hastalarda kemoterapi ile birlikte eş zamanlı olarak uygularlar. Hastalığın ileri seviyelere ulaşması durumunda ise sadece nefes darlığını ve çeşitli ağrıları önlemek için tercih edilir.

4. AŞI TEDAVİSİ

Hastalığın 4. evresinde tercih edilen en önemli tedavi yöntemlerinden birisi de aşıdır. Günümüzde 1, 2 ve 3. evrelerde kullanılması için de araştırmalar yapılıyor. Ancak içeriğindeki yoğun maddeler, hastalığın erken dönemlerinde daha riskli sonuçlar doğurabilir. Aşı, dördüncü evredeki hastaların yaşam süresini etkileyen birtakım özellikler barındırır. Bulantı, kusma, bağırsak ve tiroit bezi inflamasyonu gibi yan etkileri de mevcuttur.

5. MOLEKÜLER TEDAVİ VE AKILLI İLAÇLAR

Son dönemlerde küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri için akıllı tedaviler uygulanır. Ağızdan hap şeklinde sunulan tedavilere başlanılmadan önce hastaların patolojik raporları dikkate alınır. Küçük ve yassı türde olmayan kanserde ilk basamak tedavisi olarak kullanılır. ALK füzyon testi ve EGFR mutasyon testi ileri patolojik incelemelerin tespit edilip tedaviye başlanılması noktasında oldukça önemlidir. Sigara kullanmayan bireylerde bu testlerin daha olumlu düzeyde çıktığı tespit edilir. Hastaların akıllı ilaç tedavilerinden yarar görme ihtimali her zaman vardır. Bu nedenle kesinlikle göz ardı edilmemeli ve mutlaka dikkate alınarak hastanın sağlık koşulları çerçevesinde uygulanmalıdır.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler