BİZE ULAŞIN
Hızla başlıyorlar, hızla tükeniyorlar ve o hızla da içine aldıkları kişileri tüketiyorlar. Bırakın evliliği ve bir hayatı birlikte geçirmeyi, üç beş ay süren ilişkiler neredeyse gıpta edilir oldu. Boşanma oranları aldı başını gitti. Buna rağmen insan doğası aşkı hiçbir zaman bir kenara da bırakmadı. Son yılların en moda sorularından biri; evleneceğin kişinin o olduğunu nasıl anlarsın? Mutlu başlayan ve binbir hayalle kurulan evlilikler, daha ilk yıl dönümü kutlamasına erişemeden puf diye yok olunca, hedef karşılaşılan kişileri daha iyi analiz etmeye gitti. Kadınlar doğru erkeği nasıl anlarsın, erkekler de doğru kadını nasıl anlarsın sorusunun peşine düştü. Tabii ilişki süresince taraflar kendileri ile ilgili doneleri karşı tarafa bir şekilde verir. Önemli olan bunları okumak ve bir sonuç çıkarıp karar vermek. Nedir bu doneler? Yazının bundan önceki ve sonraki kısmında, size ''siz'', ona ''o'' dedik.
Herkesin hayalleri farklıdır. Eğer iki taraf da farklı hayaller kurup, bunlara ortak hayaller de ekleyebiliyorsa, bu kişiler sadece birbirleri için doğru insan değil, aynı zamanda da evrenin şanslı çiftlerinden demektir. Çünkü bu, şunu da beraberinde getirir; sizin hayallerinize de eşlik edecek ve uflayıp puflamayacak biriyle birliktesiniz ve doğru insanla, doğru yoldasınız.
Bu güne kadar bulunduğunuz ortamların birkaçında siz de sıkılmışsınızdır. Ama birlikte olduğunuz kişi gözünü kırpmadan sizin için sıkılıyorsa, tutun ellerinden ve hiç bırakmayın. Her zaman eğlenecek değilsiniz ya, bazen çok gerekli bir dostun, saçma sapan arkadaşlarıyla dolu bir doğum günü partisine katılmak zorunda kalabilirsiniz.
Konunun ne olduğu önemli değil. Belki direksiyon sınavı, belki bir iş görüşmesi, sosyal sorumluluk projesi, sokak hayvanlarını beslemek... Bütün sıkıntılı zamanlarınızı veya sizin için önemli olanları önemsiyor, dalga geçmiyor ve size koşulsuz, yargılamadan destek oluyorsa, o kişi odur. Her zaman doğru kararları verecek değilsiniz, sizi tanıyan biri kararlarınızın size ne kadar uygun olduğunu bilir, incitmeden de uygunsuzluğu ortaya koyar.
Onu düşündüğünüzde aklınıza ilk olarak o olmazsa ne yaparım fikri geliyorsa, evet, doğru insanı bulmuş olabilirsiniz. Bunun yerine onu düşünmek tam tersi bir etki yaratıyorsa, zatı muhteremin bütün işleri karıştıracağını biliyorsanız, oradan hemen kaçabilirsiniz. Ve eğer sık sık, onsuz bir hayatı düşünüyorsanız ilişkiniz çoktan bitmiş demektir.
İnsan evleneceği kişiyi nasıl hisseder, güven duygusuna bakarak tabii ki. Yanınızda olmadığı zaman, sosyal medya hesaplarında deli gibi koşturup; kiminle, nerede, ne yapıyor sorularının cevabını arıyorsanız yanlış yoldasınız. Yanınızda olmadığı zamanlarda, bir sonraki görüşmenizi planlıyorsanız, nerede olduğuna dair kafanızda soru işaretleri yoksa ilişkinizin yanına bir tik daha atabilirsiniz.
İşte burası çok önemli. Bazen sadece gün içinde kafanızı şişiren ve aslında çok da önemli olmayan bir konuyu can kulağıyla dinliyorsa bir aferin daha. Çünkü sizi seven insan şunu bilir; kimi zaman sadece anlatmak bile rahatlatır, konunun ne olduğundan bağımsız olarak. Her an konuşacak çok önemli bir konu olmayabilir, ya da sizin için önemli bir konu başkası için önemli olmayabilir. Önemli olansa, önemine bakmadan dinlenebilmek.
Kaderimizdeki kişiyi nasıl anlarız, anlarız bir şekilde. Kendinize bir bakın, yanında nasıl davranıyorsunuz. Kasım kasım kasılıyor musunuz, yoksa en doğal halinizle orada olabiliyor musunuz? Peki size nasıl davranıyor? Sümkürün, yanlış okumadınız, sümkürün. Mendil mi uzatıyor, ne iğrençsin gibi cümleler mi kuruyor? Unutmayın, evlilik aynı sabaha birlikte uyanmaktır ve dünya üzerinde çok az şanslı insan muhtemelen uyanır uyanmaz prensler, prensesler gibi görünür.
Haberin ne olduğu ve kaynağı önemli değil. Bir nikah olabilir, bir cenaze de... İlk kimi aradığınıza bakın. Önce onu arayabiliyorsanız, demek ki daha önceleri de hep onu aradınız ve sizinle hep ilgilendi. Muhtemelen bir önceki aramanızda hiç de gerekli olmayan bilmem kimler eve yavru kedi almış haberine de gayet makul yanıtlar vermişti, hem de toplantının ortasında. Evet, bu o insan.
Sorularıyla boğmaz, yanıltıcı hareketler yapmaz, geçmiş ilişkileri kurcalamaz ve gün yüzüne çıkarmaz. Tuhaf çıkışlar yapmaz. Her gün bir önceki günden daha güzeldir. Büyük planların peşinde koşmak yerine, birlikte geçirilen vakte değer verir. En güzeli de yormaz. Yorgunluğu da anlayışla karşılar.
Yani kapışmıyorsanız. Tartışmanın sonunda telefonlar, tabletler havada uçuşmuyorsa iyi. Hem böylesi pahalıya patlar. İlişkiler de yollar gibi inişli çıkışlı, girintili çıkıntılıdır. Ufak tefek tartışmalar olması muhakkak. Bu tartışmalar bir çözüme kavuşabiliyor mu, galaksinin en önemli sorunu haline mi geliyor? Buna verdiğiniz yanıt, ilişkinizin gidişatı hakkında ipucu olabilir.
Sevgili, sevgili nereye kadar. Geldiğiniz noktada biraz da olsa birbirinizin arkadaşı olmayı başardınız mı? Bu ayrım sizi yolun sonuna kadar götürecek ayrım. İnanın uzun yıllar süren birlikteliklerin en temel dayanağı arkadaşlıkta gizli. Tabii tamamen kanka muhabbetine bağlayın demiyoruz. Sevgililik mesai ister, arkadaşlık da öyle. Nasıl diyelim yarı zamanlı sevgili, yarı zamanlı arkadaş, tam zamanlı hayat.
Geçmiş geçmişte kaldı, dünkü kavganız çoktan bitti. Nihai bir sonuca vardığınız kavgalarınız pişip pişip yeniden konu haline gelmiyorsa, şanslısınız. Yemekler bile öyle değil mi, defalarca ısıtılınca bozulurlar. Birlikte yaşamak isteyen iki insan, bu duyguyu riske atmamak için daha akıllıca davranır.
İlişkilerin kült problemlerinden biri. Beni değiştirmeye kalktı cümlesini yüzlerce kere duyuyoruz. Değişim elbette esastır, insan otuz yaşında yirmili yaşında olduğu gibi olmaz. Aslında buradaki hassas nokta benzetmek. Birinin bir başkasını kendine benzetmeye çalıştığı noktanın ardından dayatma gelir. Değişimin başladığı yerde, eksilmek de başlar. Bir başkasına benzemek yerine, ilişki içerisinde kendin olmak ilişkiyi yaşanmaya değer kılar. Değiştirmesin, aşk zaten değiştirir, iyileştirir. Aşık olan insanın cildi parlar, gözlerinin içi güler, başının üstünde kelebekler uçar. Değiştirmesin ama güzelleştirsin.
Hepimiz dedikodu yaparız. Yapmam diyenlerimiz bile. Hem dedikodunun psikolojiye sağladığı faydalar kanıtlanmış durumda. Arkadaşlıklarda evet, sevgililikte hayır. Bakın bakalım sizin hakkınızda etrafta neler konuşuyor. Güzelleme yapmak yerine, her anınızı ulu orta anlatıyorsa, elinizin tersiyle... Hayır, yanlış anladınız, elinizin tersiyle itin gitsin, boşverin yani.
Bu aslında bir deney de olabilir. Gittiğiniz restoranda siz gelmeden sipariş verebiliyorsa, çayınızı kaç şekerli, kahvenizi nasıl içtiğinizi biliyorsa, en çok sevdiğiniz meyveden haberi varsa, bundan sonra işlerin yolunda gitmemesi için tek sebep siz olabilirsiniz. Şeytan ayrıntıda gizlidir, aşk da...
Hayat bu, ne getireceği belli olmaz. Araya mesafeler girebilir, sorunlar girebilir. Bütün bunlar bitip tekrar yan yana olduğunuz an, o en mutlu günler geri gelir. Ne kadar zamanı ayrı geçirdiğinizin bir önemi kalmaz. Anlatacak bir sürü hikayeniz olur ve tıpkı o eski günlerdeki gibi kaldığınız yerden devam edersiniz.
Gün içinde, uyurken, uyanınca, saatin bir anlamı yok, yoksa özlersiniz. Bir tartışma arasıysa daha çok özlersiniz. İşte o anlarda, çalan ama o olmayan bütün telefonlara sinirlenir, başkalarından gelen mesajları görseniz de görmemiş gibi yaparsınız. Sonuç olarak özlersiniz. Bonus olarak; eğer o da sizi özlüyorsa, birlikte vakit geçirebilmek için ne kadar yoğun olursanız olun mutlaka bir fırsat yaratırsınız.
Geçen yıl gittiğiniz kamp tatili, deniz kenarında oturup seyrettiğiniz gün batımı, buz pateni yaparken düşüşünüz, taksi bulamayınca ta nereden nereye yürümüştünüz, uçağı kaçırdığınız için havaalanında saatlerde diğer uçağı beklediniz.... Biliyoruz, en güzel anıların her yerinde sevgiliniz var, başka türlüsü mümkün mü zaten? Daha yaşanacak çok güzel anılar sizi bekliyor.
O mutluysa siz de mutlusunuz, siz mutluysanız o da mutlu. Bu iki ruh birbirine o kadar bağlı ki mutsuzlukta da ortaklar. Galiba bu işi çözen birini tanıyoruz. ''Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?'' demiş büyük aşkların şairi Cemal Süreya...
Mecazen tabii. Sevgilinizi hain bir bel fıtığına kurban vermek istediğinizi düşünmüyoruz. Dimdik arkanızda durup, sizi daha yükseklere taşımak için çaba gösteriyorsa, bulutların üzeri olabilir, saman yolu olabilir, doğru insanı buldunuz demektir. Neymiş, hep destek tam destek...
